SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TERECCÜL BAHSİ

<< 4188 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ أَخْبَرَنِي ابْنُ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ كَانَ أَهْلُ الْكِتَابِ يَعْنِي يَسْدِلُونَ أَشْعَارَهُمْ وَكَانَ الْمُشْرِكُونَ يَفْرُقُونَ رُءُوسَهُمْ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تُعْجِبُهُ مُوَافَقَةُ أَهْلِ الْكِتَابِ فِيمَا لَمْ يُؤْمَرْ بِهِ فَسَدَلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَاصِيَتَهُ ثُمَّ فَرَقَ بَعْدُ

 

İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:

 

Ehl-i Kitap'tan olanlar (yahudi ve hıristiyanlar) saçlarım alınlarına salıverirler, müşrikler ise ikiye ayırırlardı. Nebi Efendimiz kendisine bir emir gelmeyen konularda ehli kitaba müvafakattan hoşlanırdı, (onun için) o da başının önündeki saçları (alnına) salıver (ir) di. Ama daha sonra saçlarını ortadan ayırdı.

 

 

İzah:

Buharî, Menâkıb; Menâkıhu'l-Ensâr. Libâs: Müslim fedâil; İbn Mâce Libas; Muvattai şar; Tirmizî, Şemail Hadis

 

Buharı, bu hadisi, Kitabu'l - Menâkib'da Yahyaâ b Kesir'den, Hicret'te Abdan'dan. Libasta da Ah­med b. Yunus'tan olmak üzere üç yerde rivayet etmiştir.

 

Buharî'nin menakıb'daki rivayetinde, önce Hz. Nebi (s.a.v.)'in saçlarını salıverdiği belirtilmiş daha sonra da müşriklerin ve ehli kitabın durumları ve Efendimiz'in kendisine bir emir gelmeyen hususlarda ehli kitaba müvafakattan hoşlandığı ifade edilmiştir. Kitabu'l Libâs'taki riva­yette ise hadisin başında Rasûlullah'in ehl-i kitaba müvafakattan hoşlan­dığına dikkat çekilmiş daha sonra da ehl-i kitap ve müşriklerin durumları beyan edilmiştir.

 

Hadisin sahîh-i Müslim'deki rivayeti de aynen Ebû Davud'un rivayeti gibidir. Hadis metninde saçların salıverilmeleri mutlak olarak ifâde edil

 

mistir. "Alnına" kaydı konulmamıştır. Aynî ve Nevevî buradaki salıver­mekten maksadın alnın üzerine doğru salıvermek olduğunu söylemişler­dir.[Aynî, Umdetü'l - Kârî;l6. 11 I. Nevevî. Sahihi Müslim  Şerhi. 15: 90.]

 

Hadisin metninden ve sarihlerin izahlarından anlıyoruz ki, Hz. Pey­gamber (s.a.v.) önceleri saçını ayırır ve Öne ya da yanlara doğru salıverirdi.

 

Tabii ki bu hal saçlarının gözlerini kapatmasına sebep olacak şekilde değildi. Çünkü bundan Önceki babın hadislerinde Efendimiz'in saçlarının çok uzun olmadığı geçmişti.

 

Rasûluîlah (s.a.v.)'in, Önceleri saçlarını alnı üzerine salıvermesine sebep ehli kitaptan olanların yaptıklarına muvafakattir. Efendimiz İslâm'ın ilk devirlerinde hakkında vahiy gelmeyen hususlarda ehli kitaptan olanları İslam'a ısındırmak için onlara Muvafakati istiyordu. Çünkü onlar, nede olsa hak bir dine sahiptiler ve Allah inancı taşıyorlardı. Yaptıklarının Al­lah'ın emrine müstenid olması muhtemeldi. Müşrikler ise böyie değildi. Onların yaptıklarının Allah'ın rızasına muvafık olma ihtimalini akla geti­recek hiç bir sebep yoktu. Nebiin yüce vazifelerinin en başta gele­ni şirkle, putperestlikle mücadeledir. Onun için giyim kuşum şekli ve ye­me konusunda bile onlara benzemekten kaçınırdı. Onun için putperestli­ğin güçlü olduğu dönemlerde ehli kitaba muvafakat bile olsa saçlarını ayırmadan salıvermiş putperestlik zayıflayıp ortadan kalktıktan sonra es­kiden onların yaptığı gibi ortadan ayırıp iki bukle halinde yanlara bırak­makta mahsur görmemiştir. Bu hadis-i şerif iki önemli konudaki tartışma­lara mesned olma niteliğindedir:

 

1. Hz. Nebi (s.a.v.) kendisine hükmü hakkında vahiy gelmeyen ba­zı konularda htriştiyan ve yahudilere muvafakati reddetmediğine göre önceki milletlerin şeriatı bizim içinde bir şeriat mıdır?

 

2. Nebi efendimizin son hali, saçları iki tarafa ayırmak olduğu­na göre bu bizim için de sünnet midir?

 

Şimdi bu iki konuyu teker teker ele alıp inceleyelim. Önce birinci me­sele ile ilgili olarak Nevevi'nin Kadı îyuz'dan naklettiklerini aktarmak sonra da konuyu bir usulü fıkıh kitabından özetlemek istiyoruz.

 

Kadı Iyâz şöyle der: "Hz. Nebi (s.a.v.)'in hakkında vahiy gelmeyen konularla ehli kitaba muvafakati meselesinde alimler ihtilaf etmişlerdir. Bazıları :Onun bu hareketi, İslâm'ın ilk dönemlerinde onları islâm'a ısın­dırmak ve putperestlere muhalefet olsun diye hiristiyanlara muvafakat için dır. Ama onların ısındLnlmasına ihtiyaç kalmayıp, İslâm tüm dinlere ga­lip hale gelince ehli kitaba karşı muhalefetini de açıkça ortaya koydu, der­ler.

 

Bazıları ise bunun, kendisine vahiy gelmeyen konularda ehli kitabın şeriatına uymak için oluşunun muhtemel olduğunu söylerler.

 

Bazı usûlcüler bu hadisle itidlâl ederek; Bizden öncekilerin şeriatleriııin, aksine bir hüküm varid olmamışsa bizim için de şerial olduğunu söy­lemişlerdir. Bazıları ise hadisin yukarıdaki iddianın aksine delil olduğunu söylerler. Çünkü hadiste Nebiimiz'in ehli kitaba muvafakattan hoş­landığı ifade edilmektedir. Eğer önceki milletlerin şeriatı bizim içinde şe­riat olsaydı Hz. Nebi'in onlara tabi olması vacip olurdu.[Nevevi 15-90, 911. Abdulvehhab Hallef, İlmü Usulü - I- Fıkıh 93,94.]

 

Bizden önceki milletlerin şeriatjerinin bizim için delil olup olmayaca­ğı konusunda usûlcülerin söylediklerinin özeli şudur.

 

Kur'an veya sahih sünnet, eski milletlerden birisinin şeriatlarından bir hüküm anlatmış ve onun, bize de yazıimtş olduğunu beyan etmişse, o hü­küm, bizim için de bir şeriat ve kanundur. Bunda tüm alimier müttefiktir­ler.

 

Kur'an ve sünnet, eski milletlerden birisine ait bir hükmü anlatmış ve bunun neshedildiğine işaret edilmişse, o hükmün, bizim için geçersizliğ­inde ihtilaf yoktur.

 

Kur'an ve hadis, eski milletlerin şeriatına ait bir hükmü aktarmış ve o hükmün, bizim hakkımızda da geçerli olduğu veya nesh edildiği konusun­da bir şey varid olmamışsa, Hanefiler'in CumhûVu, MalikÜer ve Safı-iler'in bazılarına göre bu hüküm, bizim için de geçerlidir. Ona uymak bi­zim görevimizdir.

 

Bazı alimlere göre ise, o, bizim için şeriat değildir. Çünkü, bizim şeri­atımız, önceki şeriatları neshetmiştir. Ama bizim dinimizde, o hükmü, ik­rar eden bir şey varsa müstesna.

 

Doğrusu önceki görüştür, çünkü bizim dinimiz, eski şeriatlerin bizim şeriatimize zıt olan yönlerini neshetmiştir. ı

 

2. Saçların ortadan ayrılmasının hükmünde de alimier ihtilaf etmişler­dir. Bazı alimler, Hz. Nebi'in son halinin bu olduğunu. Efendi­miz'in daha önceleri saçlarını sarkıttığı halele hilâllere, ortadan ayırması­nın vahye müsteniden olduğunu söylerler. Bazı âlimlere göre saçları orta­dan ayırmak caiz, bazılarına göre ise müstehaptır. Caiz diyenlere göre; Hz. Nebi, saçını vahye dayanarak değil kendi içtihadı ile ayırmış­tır. İmam Malik; "Erkeğin saçını ayırması bana daha sevimli geliyor" der.

 

İmam Nevevî, alimlerin görüşlerini bir isme nishet eimetlcn verdikten sonra; "sahih olan; saçları ayırmadan salıverme* ve ortadan ayırmak işi­nin ikisi de caizdir. Ama ayırmak daha efdaldır. demiştir.