NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُوسَى بْنُ
إِسْمَعِيلَ
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ سَعْدٍ
أَخْبَرَنِي
ابْنُ
شِهَابٍ عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُتْبَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ كَانَ
أَهْلُ
الْكِتَابِ
يَعْنِي
يَسْدِلُونَ
أَشْعَارَهُمْ
وَكَانَ
الْمُشْرِكُونَ
يَفْرُقُونَ
رُءُوسَهُمْ
وَكَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
تُعْجِبُهُ مُوَافَقَةُ
أَهْلِ
الْكِتَابِ
فِيمَا لَمْ
يُؤْمَرْ
بِهِ
فَسَدَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
نَاصِيَتَهُ
ثُمَّ فَرَقَ
بَعْدُ
İbn Abbas (r.a) şöyle
demiştir:
Ehl-i Kitap'tan olanlar
(yahudi ve hıristiyanlar) saçlarım alınlarına salıverirler, müşrikler ise ikiye
ayırırlardı. Nebi Efendimiz kendisine bir emir gelmeyen konularda ehli kitaba
müvafakattan hoşlanırdı, (onun için) o da başının önündeki saçları (alnına)
salıver (ir) di. Ama daha sonra saçlarını ortadan ayırdı.
İzah:
Buharî, Menâkıb;
Menâkıhu'l-Ensâr. Libâs: Müslim fedâil; İbn Mâce Libas; Muvattai şar; Tirmizî,
Şemail Hadis
Buharı, bu hadisi,
Kitabu'l - Menâkib'da Yahyaâ b Kesir'den, Hicret'te Abdan'dan. Libasta da Ahmed
b. Yunus'tan olmak üzere üç yerde rivayet etmiştir.
Buharî'nin menakıb'daki
rivayetinde, önce Hz. Nebi (s.a.v.)'in saçlarını salıverdiği belirtilmiş daha
sonra da müşriklerin ve ehli kitabın durumları ve Efendimiz'in kendisine bir
emir gelmeyen hususlarda ehli kitaba müvafakattan hoşlandığı ifade edilmiştir.
Kitabu'l Libâs'taki rivayette ise hadisin başında Rasûlullah'in ehl-i kitaba
müvafakattan hoşlandığına dikkat çekilmiş daha sonra da ehl-i kitap ve
müşriklerin durumları beyan edilmiştir.
Hadisin sahîh-i
Müslim'deki rivayeti de aynen Ebû Davud'un rivayeti gibidir. Hadis metninde
saçların salıverilmeleri mutlak olarak ifâde edil
mistir.
"Alnına" kaydı konulmamıştır. Aynî ve Nevevî buradaki salıvermekten
maksadın alnın üzerine doğru salıvermek olduğunu söylemişlerdir.[Aynî,
Umdetü'l - Kârî;l6. 11 I. Nevevî. Sahihi Müslim
Şerhi. 15: 90.]
Hadisin metninden ve
sarihlerin izahlarından anlıyoruz ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) önceleri saçını
ayırır ve Öne ya da yanlara doğru salıverirdi.
Tabii ki bu hal
saçlarının gözlerini kapatmasına sebep olacak şekilde değildi. Çünkü bundan
Önceki babın hadislerinde Efendimiz'in saçlarının çok uzun olmadığı geçmişti.
Rasûluîlah (s.a.v.)'in,
Önceleri saçlarını alnı üzerine salıvermesine sebep ehli kitaptan olanların
yaptıklarına muvafakattir. Efendimiz İslâm'ın ilk devirlerinde hakkında vahiy
gelmeyen hususlarda ehli kitaptan olanları İslam'a ısındırmak için onlara
Muvafakati istiyordu. Çünkü onlar, nede olsa hak bir dine sahiptiler ve Allah
inancı taşıyorlardı. Yaptıklarının Allah'ın emrine müstenid olması muhtemeldi.
Müşrikler ise böyie değildi. Onların yaptıklarının Allah'ın rızasına muvafık
olma ihtimalini akla getirecek hiç bir sebep yoktu. Nebiin yüce vazifelerinin
en başta geleni şirkle, putperestlikle mücadeledir. Onun için giyim kuşum
şekli ve yeme konusunda bile onlara benzemekten kaçınırdı. Onun için
putperestliğin güçlü olduğu dönemlerde ehli kitaba muvafakat bile olsa
saçlarını ayırmadan salıvermiş putperestlik zayıflayıp ortadan kalktıktan sonra
eskiden onların yaptığı gibi ortadan ayırıp iki bukle halinde yanlara bırakmakta
mahsur görmemiştir. Bu hadis-i şerif iki önemli konudaki tartışmalara mesned
olma niteliğindedir:
1. Hz. Nebi (s.a.v.)
kendisine hükmü hakkında vahiy gelmeyen bazı konularda htriştiyan ve
yahudilere muvafakati reddetmediğine göre önceki milletlerin şeriatı bizim
içinde bir şeriat mıdır?
2. Nebi efendimizin son
hali, saçları iki tarafa ayırmak olduğuna göre bu bizim için de sünnet midir?
Şimdi bu iki konuyu
teker teker ele alıp inceleyelim. Önce birinci mesele ile ilgili olarak
Nevevi'nin Kadı îyuz'dan naklettiklerini aktarmak sonra da konuyu bir usulü
fıkıh kitabından özetlemek istiyoruz.
Kadı Iyâz şöyle der:
"Hz. Nebi (s.a.v.)'in hakkında vahiy gelmeyen konularla ehli kitaba
muvafakati meselesinde alimler ihtilaf etmişlerdir. Bazıları :Onun bu hareketi,
İslâm'ın ilk dönemlerinde onları islâm'a ısındırmak ve putperestlere muhalefet
olsun diye hiristiyanlara muvafakat için dır. Ama onların ısındLnlmasına
ihtiyaç kalmayıp, İslâm tüm dinlere galip hale gelince ehli kitaba karşı
muhalefetini de açıkça ortaya koydu, derler.
Bazıları ise bunun,
kendisine vahiy gelmeyen konularda ehli kitabın şeriatına uymak için oluşunun
muhtemel olduğunu söylerler.
Bazı usûlcüler bu
hadisle itidlâl ederek; Bizden öncekilerin şeriatleriııin, aksine bir hüküm
varid olmamışsa bizim için de şerial olduğunu söylemişlerdir. Bazıları ise
hadisin yukarıdaki iddianın aksine delil olduğunu söylerler. Çünkü hadiste
Nebiimiz'in ehli kitaba muvafakattan hoşlandığı ifade edilmektedir. Eğer
önceki milletlerin şeriatı bizim içinde şeriat olsaydı Hz. Nebi'in onlara tabi
olması vacip olurdu.[Nevevi 15-90, 911. Abdulvehhab Hallef, İlmü Usulü - I-
Fıkıh 93,94.]
Bizden önceki
milletlerin şeriatjerinin bizim için delil olup olmayacağı konusunda
usûlcülerin söylediklerinin özeli şudur.
Kur'an veya sahih
sünnet, eski milletlerden birisinin şeriatlarından bir hüküm anlatmış ve onun,
bize de yazıimtş olduğunu beyan etmişse, o hüküm, bizim için de bir şeriat ve
kanundur. Bunda tüm alimier müttefiktirler.
Kur'an ve sünnet, eski
milletlerden birisine ait bir hükmü anlatmış ve bunun neshedildiğine işaret
edilmişse, o hükmün, bizim için geçersizliğinde ihtilaf yoktur.
Kur'an ve hadis, eski
milletlerin şeriatına ait bir hükmü aktarmış ve o hükmün, bizim hakkımızda da
geçerli olduğu veya nesh edildiği konusunda bir şey varid olmamışsa,
Hanefiler'in CumhûVu, MalikÜer ve Safı-iler'in bazılarına göre bu hüküm, bizim
için de geçerlidir. Ona uymak bizim görevimizdir.
Bazı alimlere göre ise,
o, bizim için şeriat değildir. Çünkü, bizim şeriatımız, önceki şeriatları
neshetmiştir. Ama bizim dinimizde, o hükmü, ikrar eden bir şey varsa müstesna.
Doğrusu önceki
görüştür, çünkü bizim dinimiz, eski şeriatlerin bizim şeriatimize zıt olan
yönlerini neshetmiştir. ı
2. Saçların ortadan
ayrılmasının hükmünde de alimier ihtilaf etmişlerdir. Bazı alimler, Hz.
Nebi'in son halinin bu olduğunu. Efendimiz'in daha önceleri saçlarını
sarkıttığı halele hilâllere, ortadan ayırmasının vahye müsteniden olduğunu
söylerler. Bazı âlimlere göre saçları ortadan ayırmak caiz, bazılarına göre
ise müstehaptır. Caiz diyenlere göre; Hz. Nebi, saçını vahye dayanarak değil
kendi içtihadı ile ayırmıştır. İmam Malik; "Erkeğin saçını ayırması bana
daha sevimli geliyor" der.
İmam Nevevî, alimlerin
görüşlerini bir isme nishet eimetlcn verdikten sonra; "sahih olan; saçları
ayırmadan salıverme* ve ortadan ayırmak işinin ikisi de caizdir. Ama ayırmak
daha efdaldır. demiştir.